Brezilya: Rio de Janeiro’daki polis katliamı, sistemsel ve ırkçı şiddetin bir diğer kanıtıdır
Uluslararası Af Örgütü, Brezilya’nın Rio de Janeiro eyaletinin tarihindeki en ölümcül polis operasyonuna ilişkin hızlı, bağımsız, tarafsız ve uluslararası denetime tabi bir soruşturma yürütülmesi çağrısı yaptı.
Uluslararası Af Örgütü, 28 Ekim’de Rio de Janeiro kentindeki Alemao ve Penha favelalarında (Brezilya’ya özgü yoksul mahalleler) düzenlenen, eyalet tarihinin en ölümcül polis operasyonu olan “Bastırma Operasyonu” sırasında meydana gelen katliamı kınadı. Operasyonda dört polis memuru dahil en az 121 kişi öldürüldü, sivil ve askeri polis tarafından yargısız infazlar gerçekleştirildiğine ilişkin çok sayıda bildirim yapıldı.
Uluslararası Af Örgütü Amerika Kıtası Direktörü Ana Piquer konu hakkındaki açıklamasında, “Rio de Janeiro’da yaşanan olay bir güvenlik operasyonu değildi, katliamdı. Çoğu siyah ve yoksulluk içinde yaşayan yüzden fazla kişi, devletin bizzat planladığı ve gerçekleştirdiği operasyonda öldürüldü. Yetkililer derhal hızlı, bağımsız ve tarafsız bir soruşturma başlatmalı ve soruşturmanın etkinliğini sağlamak için uluslararası denetim talep etmeli” dedi. Piquer, “Rio de Janeiro’daki Claudio Castro hükümeti güvenlik politikasını ölüm politikasına dönüştürdü. Buna derhal son verilmeli” ifadelerini kullandı.
Yargısız infazlar ve sistematik baskı
Yerel örgütlerin ve bölge sakinlerinin açıklamalarına göre, 2 bin 500’ü aşkın sivil ve askeri polis memurunun katıldığı operasyonda, iddiaya göre helikopterlerden ateş açıldı, izinsiz baskınlar gerçekleştirildi ve yaralılara yardım etmek isteyenlere engel olundu. Tanıklıklar ve yerel basında yer alan haberler, sırtından veya kafasının arkasından vurulmuş olan ve elleri bağlı halde bulunan cenazeler de dahil olası yargısız infaz izleri taşıyan birçok cansız beden bulunduğunu öne sürmektedir. Uluslararası insan hakları hukuku uyarınca, öldürücü güç ancak, yakın bir tehdidin varlığı halinde başkalarının hayatını korumak veya ciddi yaralanma vakalarını engellemek için mutlak surette gerekli olduğunda kullanılabilir.
Ancak Rio de Janeiro Valisi’nin kamuoyuna yaptığı açıklamalar, polis gücünün yasadışı kullanımını meşrulaştırmaya çalışarak, “Mağdur olan yalnız polis memurlarıdır” diye belirtmekte ve devletin “suçla mücadele” kapsamında “yetkilerini aşabileceği”ni iddia etmektedir. Bu söylem, güvenlik güçlerinin işlediği insan hakları ihlallerine ilişkin cezasızlığı güvence altına almaya çalışan ve böylelikle ihlalleri kalıcı hale getiren öldürücü ve başarısız bir politikayı meşrulaştırma girişimidir.
Uluslararası Af Örgütü Brezilya Şubesi Direktörü Jurema Werneck, “Favelalardaki insanlar devamlı tedirginlik içinde ve tehdit algısıyla yaşıyor. Brezilya’daki polis operasyonları terör, ırkçılık ve tam bir korunmasızlıkla eşanlamlı hale geldi. Bu öldürücü güç kullanımının hiçbir haklı gerekçesi olamaz. Güvenlik güçlerinin görevi can almak değil, insan hayatını korumaktır” dedi.
Yapısal ırkçılık ve cezasızlık
Rio de Janeiro’daki polis şiddeti şekli, Brezilya’nın uyuşturucuyla mücadele ve kamu güvenliği politikalarındaki köklü ırkçılığı yansıtmaktadır. Claudio Castro hükümeti, 2021 yılında Jacarezinho’da ve 2022 yılında Cruzeiro’da gerçekleştirilenler de dahil, eyalet tarihindeki en ölümcül beş operasyonun dördünden sorumludur.
Birleşmiş Milletler ve Amerikalılar Arası İnsan Hakları Komisyonu tarafından, sözde “uyuşturucuyla mücadele”nin ayrımcı niteliği hakkında defalarca yapılan uyarılara rağmen, Brezilya devleti sistematik olarak, güç kullanımına ilişkin uluslararası standartları açıkça ihlal eden polis operasyonları gerçekleştirmeye devam ediyor.
Uluslararası Af Örgütü, Rio de Janeiro yetkililerinin, devletin yapmadığı durumda öldürülen kişilerin cenazelerini, kimliklerinin tespit edilmesi ve insan onuruna yakışır şekilde defnedilmeleri için ortaya çıkaran yakınlarını ve komşularını kriminalize etmeye çalıştığı konusunda uyarıda bulunmaktadır.
Yakınların, komşuların ve insan hakları savunucularının suçlu sayılması, Brezilya’da ırkçılık ve cezasızlıkla şekillenen yapısal polis şiddetini yansıtan kurumsal bir uygulamadır. Bu durum göz önüne alındığında, yetkililer, “Bastırma Operasyonu” sırasında meydana gelen yargısız infazları ve diğer insan hakları ihlallerini hızlı ve etkili bir biçimde soruşturmakla, yargılamakla ve onarım sağlamakla yükümlüdür. Yetkililer aynı zamanda, öldürülen kişilerin ailelerine devamlı yardım ve destek sağlamalı, Minnesota Protokolü gibi uluslararası protokollere uygun olarak soruşturmaya resmen ve somut anlamda katılımlarına izin vermelidir.
Ayrıca yetkililer, bu polis operasyonu sırasında işlenen insan hakları ihlallerine ilişkin sorgu ve soruşturmaları denetlemek üzere uluslararası uzmanlardan oluşan bir doğrulama komisyonunun kurulmasını kolaylaştırmalıdır.
Ana Piquer açıklamasını sonlandırırken, “Suskunluk ve cezasızlık, şiddetin ortağıdır. Devlet sorumluluğunu üstlenene ve hakikat, adalet ve onarım hakkını güvence altına alana kadar bu ihlal döngüsü devam edecek ve Brezilya’daki siyahları, melezleri ve ötekileştirilen toplulukları orantısız etkileyecektir” dedi.
Basın Açıklamaları
- İsrail/İşgal Altındaki Filistin Toprağı: İsrail ölüm cezasına ilişkin ayrımcı tasarının yasalaşmasını derhal durdurmalı
- Küresel: Fosil yakıt altyapısı 2 milyar insanın haklarını ve kritik ekosistemleri riske atıyor
- Sudan: Kurdufan bölgesinde Hızlı Destek Kuvvetleri’nin saldırıları artarken siviller korunmalı
- COP30: BM İklim Zirvesi’ndeki müzakerelerin merkezinde kâr ve güç değil, insanlar olmalı
- Türkiye: Hak savunucusu ve düşünce mahkûmu Osman Kavala'nın haksız yere özgürlüğünden mahrum edilişinin 8. yılı
- Ortak Açıklama: LGBTİ+’ları ve LGBTİ+ haklarını savunanları kriminalize eden herhangi bir yasa teklifi sunulmamalı veya kabul edilmemelidir
- Avrupa: İnsan hakları savunucuları, ayrımcı Schengen vize sisteminden dışlanıyor

